26 Mart 2012 Pazartesi

Hoş Geldin Nil Bebek!

Hayatımdaki her önemli olay sonucunda "büyüyorum" derdim, sanırım artık "yaşlanıyorum" demeliyim :))
30 yaşımı müjdeleyen (!) 2012 yılı önemli bir virajda olduğumu ima edercesine daha üç ayı bitmeden 3 defa teyze yaptı beni daha da yapacak ;)
Önce canım arkadaşım Hediye'nin Çınar kuzusu geldi şubatın başında, sonra şubat bitmeden Selinimin Nehir kuzusunu kucağımıza aldık ve dün pazar rehavetiyle yayılmışken Çilerimin eşi sempatik damadımız Tuna'nın telefonuyla fırladık evden... Nil kuzumuz yola çıkmış teyzelerine haber gönderiyordu. Hemen Baharımı aradım. O da Selin'i aradı ve daha bir aylık bebeğini alıp çıkmasın diye ikna etmek durumunda da kaldı :)  Ben kendi kuzumu anneannesiyle bırakıp yollara düştüm...
Karmakarışık duygularla geçtim karşıya... Heyecan, kaygı, mutluluk, inanamama bir sürü şey havaya uçuşuyordu yüreğimde. Bahar'la buluştuk taksiye bindik, İstanbul'a ilk defa gelmiş gibi şaşkın şaşkın "geldik mi geldik mi" diye bakındık taksinin camından.. Cesaret topu arkadaşım normal doğum yapacaktı ve Tuna acele etmememizi daha birkaç saati olduğunu söylemişti. Biz de Çiler sancı çekerken onu cesaretlendireceğiz, doğumhanenin kapısında artık dilimiz döndüğünce dua edeceğiz, anneannemiz Naime Teyzemize destek olacağız, ilk emzirme anlarında ağlamama mücadelesi vereceğiz, teyze olmanın mutluluğunu ilk anlardan itibaren yaşayacağız diye tam motive bir şekilde doğum katına çıktık. Oda numarasını öğrendik. Kapıyı çaldık önde ben, arkada Bahar kafayı uzattık baktık bir kadın bebeğini emziriyor başında da iki kişi (Ayy yanlış odaya girdik. Bizimki daha doğmadı, diye) "Pardon!" deyip geri çekilirken bebeğini emziren kadınla göz göze geldik.
Amann tanrımm, e Çiler bu!! ........."Gelsenize" diyor şaşkın şaşkın ;))
Meğer Nil Kuzumuz yeter artık dayanamayacağım, şu Dünya'yı biran önce görmeli annemin kucağına hemen konmalıyım, demiş... Yürüyüşler ve dikkatli beslenmeyle Ebru Şallı kıvamında bir hamilelik yaşayan güzel annemiz de eskilerin deyimiyle bir avazda doğuruvermiş :)
ve sonuç: kapıda şok yaşayan iki teyze Bahar ve Berfu :))
İçeri girdik ama boş boş bakıyoruz.. Çilerin gözleri yeşil yeşil parlıyor. Göğsünde pembe bir güllü lokum... O anda neler neler geçiyor insanın gözünün önünden.. Üniversite yılları, kahkahalar, büyüme telaşları... Günü orada geçirip zaman zaman duygulanıp zaman zaman da Tuna'nın babalık titizlenmelerine güldükten sonra eve döndük...
Rüzgar'a anlattım akşam:
"Bir arkadaşın daha doğdu bugün oğluşum... Belki şu an dediklerimden bir şey anlamıyorsun ama büyüyünce ben sana tekrar tekrar anlatacağım gerçek dost ne demektir, can dostluklar nasıl kurulur en önemlisi nasıl korunur, diye.. En büyük gereklerinden biri birlikte yaşamak, yaşlanmak ve birlikte "büyütmek"tir... Senin de birlikte büyüyeceğin arkadaşlarından biri bugün doğdu işte.. 2 yaşını henüz bitirdiğin bugünlerde abi oldun bile ;)"

8 Mart 2012 Perşembe

Emek, Ekmek, Kadın, Gül.... ERGÜL....

Bugün 8 Mart...
Dünya Kadınlar Günü değil Dünya EMEKÇİ Kadınlar Günü... Bugünü evinde veya işinde çocuğu, eşi, ailesi, komşusu, ülkesi, insanı ve kendi için emek veren; üreten, sorgulayan, umut eden tüm kadınlarla paylaşıyorum... ve evde, tarlada, sokakta, konfeksiyonda, bilgisayar başında nerede olursa olsun yaptığı işi hakkıyla yapan başını dik tutan kadınlarla..
Bugün için dört sözcük seçtim kendime, bu dört sözcüğü peş peşe saydığımda da beşinci kendiliğinden geldi zaten..

Emek, Ekmek, Kadın, Gül.... ERGÜL...

ERGÜL, emek...
etaminlere işlenen bin bir renk
halayda coşku, ağıtta ezgi
türkü söylerken kapatır gözleri
bağrında RüZGaR eser
"ömrümün varı" diye sesler...
ERGÜL, ekmek...
bazen tarlada harmanda bazen bir işçi marşında
üşümez, üşenmez, yorulmaz, 
yürür gelecek omuzlarında
elinde kitabı, gazetesi
ve kocaman gülümsemesi...
ERGÜL, kadın...
öylesine güzel...
sol gözünün bittiği yerdeki o kara ben
dünyanın en güzel gözleri burada işareti
elleri maharetli 
bazen nakış bazen tat..
yoldaşıyla el ele bir hayat
ERGÜL, gül...
Gün olur salar kokusunu renk renk saçılır
Hıdırellezlerde dilekler dallarına asılır
Gün olur saplar dikenini
Kanatır haksızca uzanan her hoyrat eli

ve ERGÜL, anne...
benim annem..

gururum.. onurum.. umudum..
bazen küçük kızım, çoğu zaman dostum
elim, kolum, yüreğim.
o benim CanEriğim...

1 Mart 2012 Perşembe

26 Şubat 2012 .... RüZGaR 2 Yaşında...

























Anne olmadan önce benim gözüme pek bir bıdık gelen 2 yaş çocuklarının, annelerinin gözünde koskocaman olduğunu bilmezdim tabi ki... 2 yaşında çocuğu olan birine "Bebeğin nasıl?" diye sorduğumda aldığım  "Büyüdü canım artık bebek değil" yanıtı gülümsetirdi beni. Aman ne büyümüş 2 yaşında nihayetinde, derdim içimden. Bugün benzer bir soruya aynı yanıtı verirken buluyorum kendimi.
Bebek gelişiminde 18. ay büyülü bir ay sanki. 18. ay ve sonrasında anne ya da baba olduğunu tam olarak anlamaya başlıyor insan. O zamana kadar sadece fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasını bekleyen kuzunuz artık sizi tanımaya, özlemeye başlar. Artık fikirleri, zevkleri, damak tadı vardır. Sevdikleri vardır, sevmedikleri vardır. Sosyal hayatınız daha da renklenir. Ayakkabı numarası her ay değişir. Kıyafetler daha bir yakışır. Birlikte yapabildikleriniz artar. Komik halleri, yarım söylediği sözcükleri ile evinizin, ailenizin neşe kaynağı olur. Yeni öğrendiği her sözcük anında diğer aile üyelerine haber verilir. Hayatın merkezi olur her geçen gün, tam merkezi!
18, 20, 22, 23 ay derken 2 yaş heyecanı sarar evi. İ-ki yaş! O tam da küçük insan olacağı 3 yaşa bir adım yaklaşma... Doğum günü telaşı başlar özellikle de annelerde. Planlar yapılır, planlar bozulur. Her gün başka bir fikirle uyanırsınız. En güzelini, yapılabileceğin en iyisini düşünüp durursunuz. Anneanneyle babaanneyle konuşur onları da katarsınız bu telaşa.
Biz de işte bu adımları birer birer attık ve 2. yaş günümüze geldik. Bin türlü plan yaptık ve sonunda bu yıl bizim gibi bıdık kuzen ve arkadaşlarımızı anneannemizin evinde yapacağımız doğum günü partimize davet ettik. Kalabalık bir aileye sahip olmanın mutluluğunu ve keyfini her zaman yaşayan ben, RüZGaRımın da aynı keyifle büyümesini çok istiyor, bu yüzden çoluklu çocuklu curcunalı hiçbir fırsatı kaçırmıyorum.

Davetlilerimiz; teyzelerimizle gelen aynı yılın çocukları olduğumuz Alya, Hasan, Karan, Kıvanç, Bengü; bizden birazcık büyük olan Nil, Naz, Öykü ve artık ilkokulda olan Çiğdem ve Onur'du. Turna, Toprak ve Yağız eksikti onlar da anneleri uygun olmadığı için gelemediler. Bir de Irmak ve Pelin ablalarımız vardı ki onlar artık bize oyun oynatacak kadar büyüklerdi. Doğumumuzdan beri her özel günümüzde yanımızda olan Mutlu masal anlatıcısı Nilay Teyzemiz de yine yanımızdaydı fotoğraf makinesi elinde. 
Pastamızı tren şeklinde istedik bu yıl. Hem treni çok sevdiğimiz hem de gündüz ve akşam olacak iki ayrı kutlamayı tek pastayla yapabilmek için :) Bizim düğün pastamızı da yapan pastanemiz RüZGaR'ın 2. Yaşı için de süper bir pasta hazırladı.
Anneannemizin kocaman masası sadece çocuklar için hazırlandı. Annelerin ikramları konsolun üstüne konuldu. Berfu bu narin(!) haliyle duvarlara tırmanıp yazılar yapıştırdı.
Hasan, Naz, Onur, Çiğdem ile Irmak ablamız trafik yüzünden epeyce gecikince pasta onlarsız üflendi ama onlar geldikten sonra yenildi.


Yemekler yenilip içecekler içilince anneler ve çocuklar için düzenlediğimiz yarışmalara geçildi. İşte burada kahkahalar birbirine karıştı. Sevgili Burcuş Teyzemiz de kısa süreliğine katılabildiği davetimizde bu yarışma anlarını yakaladı bize.






Akşam üzeri bazıları uykulu bazıları cin gibi gözlerle ama mutlaka ellerinde şekerleriyle giden küçük konuklarımızla vedalaştık. Masamızı akşam yemeği için hazırlamaya koyulduk. Akşam da babamız, dedelerimiz ve dayımızın eklendiği aile masamızda kutladık RüZGaRımızın ikinci yaşını. Geç saatlerde Ertu amcamız da geldi.

ve gün sonunda yorgunluktan gözleri çöken RüZGaR beyazdan griye dönen gömleğini çıkarıp uykuya dalarken mışıl mışıl biz de anne, baba, anneanne, dede, babaanne, dede, hala, dayı, teyze ve amca olmamazı kutlayalım dedik tokuşturduk kadehleri. Dayımızın gitarının sesi, sanat müziği nameleri, halk türküleri ezgileri başta anneannemiz ve Nilay teyzemiz solistliğinde karıştı geceye.



gece sonunda uykuya dalmadan 
o gün evimizi şenlendiren, RüZGaRımın biricik kuzenleri ve arkadaşlarını düşündüm önce. Sağlık, mutluluk diledim küçük yeğenlerime.

ailemizi düşündüm, onlarla ne kadar mutlu ve güçlü olduğumuzu...

yoldaşım hayat arkadaşımı düşündüm "iyi ki!" dedim binlerce...

ve.. iki yıl öncesini düşündüm... sonra iki yıl sonrasını... ılık bir RüZGaR esti yüreğimde..