19 Mart 2014 Çarşamba

Sandıklardan Çıkıp Duvarlarda Yaşayan Anılar...

Anıları sandıklardan çıkarıp duvarlarda yaşatacak harika bir fikir ile karşınızdayım...
Bugün size babaannemizin yetenekli ellerinden çıkmış çok özel bir çalışmayı tanıtacağım. Kendisi emekli bir teknik öğretmen olan babaannemiz, uzun zamandır devam ettiği resim kursu sayesinde artık sıfatlarına bir yenisini daha ekledi ve amatör bir ressam oldu. İlk çalışmalarını kendi evinin duvarlarında sergiledikten sonra bizim evimiz için de benim doğum günümde bir Kızılderili Kız tablosu, RüZGaR'ın doğum gününde de RÜZGaR'ın kendi tablosunu yapmıştı. Artık resimleri pek çok evin duvarında yer alan babaannemiz altınvuruşu RüZGaR'ın son doğum gününde yaptı ve fanatik Beşiktaşlı babamızı da mest edecek bir hediye ile anılarımızı sandıklardan çıkarıp evimizin bir duvarında sanatla buluşturdu.
RüZGaR'ın ilk Beşiktaş forması sayılabilecek bu minik badi, bir takım tekniklerle babaannemizin güzel yüreği ve yetenekli parmaklarında gelişti gelişti ve fotoğrafını gördüğünüz bu tabloya dönüştü. Bu arada tablodaki el ayak izleri de RüZGaR'ın kendi izleri... Biz tabloya Yavrukartal Tablosu adını verdik ve RüZGaR'ın odasına astık. 
Daha başka nice tablolar yapılabilir böyle... Belki aile büyüğünden kalan bir eşarp, bir kravat ya da bir köstekli saat, belki sevgilinin ilk hediyesi eldivenler, belki bebeğin ilk patikleri, belki bir oyuncak, belki düğünde takılan gelin duvağı... Manevi değeri olan, sandıklarda bekleyen onlarca anı yeniden hayat bulabilir bir yuvanın duvarında.
Anıları kalıcı hale getiren işler karşısında müthiş bir heyecan duyan ben, babaannemizi bu işi profesyonel yapma konusunda yüreklendirmek için çalışmasını sizlerle de paylaşmak istedim. 
Kim bilir, belki ileride bir gün burada bir atölye, bir sergi haberi paylaşırız sizlerle ;)
Ne dersiniz?

8 Mart 2014 Cumartesi

Bugün 8 Mart...

Bugün tarlada öküzü yoldaş tutan, bir laboratuvarda bilim için sabahlayan, akıllı akılsız tahtaların başında aklını kullanan insanlar yetiştiren, beşik sallayan, evde herkesten sonra yatıp herkesten önce uyanan, fabrika çıkışlarında servislerine koşuşturan, hangi sebeplerden bilinmez bedenlerini satmak zorunda kalan, üniversite sıralarında dirsek çürüten, hayallerini tuvalinde canlandıran, bir tiyatro sahnesine hiç gitmediği ülkeleri taşıyan, doğumhanede sancı çeken, boncuk işleyerek çocuk okutan, hiçbir güvencesi olmadan yabancı evlerde temizlik yapan, adalet adına gereğini düşünen, ameliyathane kapısının önünde ameliyat ettiği hastanın yakınlarına açıklama yapan, sayıları çok az da olsa ekmek için direksiyon sallayan, toptancılardan çuvallarla taşıdığı giysileri pazarda satan, bir konser salonunda kemanıyla dinleyenleri büyüleyen, spor müsabakalarında ter döken, bankalarda hiç kazanamayacağı kadar büyük paraları hesaplayan, torun bakan, baharat tartan, nöbet geceleri için eczanesinin arka tarafına yatak koyan, mağazalarda kazak katlayan, restoranlarda bulaşık yıkayan, hep formda ve güzel kalmak zorunluluğu ile podyumlarda yürüyen, kanaviçe işleyen, her gün bilgisayar başında saatlerini geçiren, gazinolarda çiçek satan, sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışan, düğün salonlarında tuvalet kapısında kolonya ile bekleyen, seçim varsa ben de adayım diyerek demokratik hakkını seçilmekten yana da kullanan, fotoğraf makinesiyle özel günleri yarınlara saklayan, pasta yapan, market kasalarında para üstü veren, müşteri hizmetlisi olarak günde binlerce kez nasıl yardımcı olabilirim diyen, yemek pişiren, kamera mikrofonuyla haber kovalayan, süt sağan, çocuk bakan, okuyan, yazan.... yani hayatın her alanında "emek" veren,  "var" olan kadınların günü...
Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Kutlu olsun...
Emeklerin boşa çıkmayacağı nice 8 Martlara...