25 Haziran 2014 Çarşamba

Annelik Yolculuğu... / Anne Olmaya Karar Vermek

Çoktandır yazmak paylaşmak istediğim konuyu birkaç bölüm halinde yazmaya başlayayım artık.. Başlıklarım şöyle:
Anne Olmaya Karar Vermek
Anne Olacağını Öğrenmek
Anne Olmak
Çocuklu Yaşamın İlk Yılları
İkinci Kez Anne Olmaya Karar Vermek
İkinci Kez Anne Olacağını Öğrenmek
İkinci Kez Anne Olmak
ve İki Çocuklu Yaşamın İlk Ayları

Bu konularla ilgili o kadar çok paylaşımlarım oldu ki çevremdekilerle bu zamana kadar.. Bazen ben sordum, bazen onlar sordu.. Bir de okuduklarım vardı hala da oluyor. Bloglar, yazılar, web siteleri.. Şimdi ben yazmak istedim iki sebeple. Birincisi kendim için. Çünkü yazarken kendi duygu ve düşüncelerimi daha bir farkına varıyorum. İkincisi de okuyan, merak eden, ihtiyaç duyan diğerleri için.. Belki benim de kendi deneyimlerimle yararlı olacağım birileri olur, kimbilir? Hadi başlayalım:

ANNE OLMAYA KARAR VERMEK

Her şeyin benimki gibi seyrinde giden hayatlarda evliliğin 2. yılı itibari ile bir duygusallık, bebekli çiftlere bir özenme, evdeki o ıvır zıvırın konduğu odayı bebek odası olarak hayal etme gibi durumlar gündeme gelmeye başlar. Bir an her şeye çok hazır hissederken bir an çok cesaretsiz ve kaygılı olursunuz 
Tabi ki bir çocuğumuz olacak ama ne zaman? Hazır mıyız? Hayatımız ne kadar değişir? İlişkimizi etkiler mi? Aile büyükleri nasıl yaklaşır? Bu sorumluluğu alabilir miyiz? Maddi durumumuz değişir mi? Acaba anne-baba olmak için sağlıklı mıyız? gibi onlarca soru, gün geçtikçe artan bir hızla beyninizin içinde dolaşmaya başlar. Kimi zaman tek başınıza yanıtlarsınız bu soruları kimi zaman eşinizle.. Hepsinin bir yanıtı ya da kesin bir yanıtı var mıdır bilinmez. Sonra bu sorulara yanıt aramanın bile bir hazırlık süreci olduğunu anlar çocuk sahibi olmaya karar verirsiniz. Rutin doktor kontrolleri, testler.. Nedense bir gizem, bu konuyu bir gizli tutma çabası.. O zamana kadar belki de pek aşina olmadığınız pek çok konu ve yeni bilgi hayatınıza hücum eder. Folik asit diye bir şey olduğunu öğrenirsiniz mesela ;) Bu konuyla ilgili bir şeyler okursunuz sık sık. Çocuk sahibi arkadaşlarınıza olan ilginiz artar. Minik sohbetler sırasında aile bireylerinin ne düşündüklerini yoklarsınız çaktırmadan. Etraftan bebekle ilgili yapılan şakalara "Yook cannııım" yerine "Bakalım ya kısmet" şeklinde yanıtlar vermeye başlarsınız. Gebelik testi markalarını öğrenmeye başlar eczacı ile gülüşürsünüz. Mağazaların bebek reyonlarına gözünüz kayar ama henüz girmezsiniz. Plan yapmaya çekinirsiniz, ileri tarihli yolculuklar için bilet almazsınız, İçki içmez ortamda çakılmasın diye her seferinde bir bahane uydurursunuz. Çin takvimi ile tanışırsınız. Kariyer planlama konusunda kendinizi frenler, iş yerindeki çocuklu arkadaşlarınıza başka bir gözle bakmaya başlarsınız. Eşinize olan bağlılığınız artar. Takvime hiç olmadığı kadar sık bakarsınız ... 
ve bir kadın olarak bedeninize ve ruhunuza dönersiniz.. kendinizi dinlersiniz sık sık.. her ay aynı günlerde bir mercek altına alırsınız kendinizi.. Her ay bu ay bir garibim diye tribe girer, testteki tek çizgi ile normale döner, sonra hemen önümüzdeki aya odaklanırsınız.. 
o testte çift çizgiyi göreceğiniz günü hayal eder o günle ilgili her gün başka bir senaryo yazarsınız..
Beklersiniz... 
Yüreğiniz ağzınızda beklersiniz..  

17 Haziran 2014 Salı

"EVET"


İki "Evet" var insanın hayatında, aynı yola çıkan iki kıymetli "Evet"...
Birini sevgili soruyor, diğerini nikah memuru..
İşte ben 7 yıl önce bugün en kıymetli ikinci "Evet"imi tüm sevdiklerimin yanında nikah memuruna söyledim. O basit, dört harfli sözcüğün altında ne anlamlar saklıymış yaşadıkça öğrendim.

Varlığa
Yokluğa
Güvenmeye
Güven vermeye
Susmaya
Konuşmaya
Ağlamaya
Gülmeye
Bıkmamaya
Yılmamaya
Güç vermeye
Güç almaya
Eleştirmeye
Eleştirilmeye
Sarılmaya
Yaslanmaya
Sırtlamaya
Sırtlanmaya
Şımarmaya
Şımartmaya
Yorulmaya
Yormaya
Delirtmeye
Dellenmeye
Anlatmaya
Dinlemeye
Paylaşmaya
Büyümeye
....
....
.....

Elini bırakmadan bir ömür sevmeye: 
EVET
Bin kere doğsam bin kere
EVET

   

15 Haziran 2014 Pazar

Babacım, Benim Ağacım...

Babam...
Sıkı kökleri üzerinde yükselen sağlam gövdesi ile kocaman güçlü bir ağaç gibidir babam.. Eşi benzeri görülmemiş bir ağaç türü.. Çınar gibi güçlü, köknar gibi herdem yeşil, çam gibi süslü, palmiye gibi havalı, ıhlamur gibi keyifli, sedir gibi bizden, zeytin gibi görmüş geçirmiş, altına bir masa atıp iki kadeh rakı içilesi salkımsöğüt gibi muhabbet bir ağaç türü.. 
Dallarında nice yüreğe yer açmış, bu dallar ile nice yürek edinmiştir. Gökler yarılıp fırtına çıktığında şimşekleri üstüne çekip bizi koruyandır. Onurundan ve gururundan bir dalını bile eğmemiş hep göğe doğru dimdik uzamıştır. Her yaprağında başka renk, her dalında başka meyve barındırır.
Kalınlaşmışsa kafan, o meyvelerden en kalın kabuklusunu da kafana fırlatır ;)
Yağmurdan kaçarken, güneşten bıkarken gölgesine kaçar; yorulduğumuzda güvenle ona yaslanırız. Şimdilerde ise Rüzgar ve Karmen adlı iki sincap üzerinde oynaşır, dalına kurulmuş salıncakta sallanır..
Babam, bizim için şanstır... Her yıl haziran ayının üçüncü pazarını anlamlı kılandır..
Babalar Günün Kutlu Olsun, benim tek ağacım...



9 Haziran 2014 Pazartesi

Yüreğimin Götürdüğü Yerden Yüreğinin Sesine..

Susanna Tamaro denilince sen gelirsin aklıma canım dostum, can dostum Ferizatım... Çocukluktan gençliğe geçişin o her şeyi abartma döneminde okumayı da abartmıştık bir zamanlar.. Geceler boyu okur, birbirimize özel günlerde kitap alır, kitapların kapaklarına adlarımızı yazarken fiyat etiketlerini de sökmezdik. Yıllar sonra bu kitapların fiyatları çok komik gelecek diye konuşurduk. Kütüphanemizden biri kitap istedi mi içimizden oflayıp poflar bin bir tembihle verirdik kaybetme diye. Babalarımız kızardı gece kitap okumamıza. Gündüz boş boş gezeceğinize oturup gün ışığında okuyun derlerdi.
İşte o yıllarda adının sloganik duruşundan mı, Can Yayınlarına duyduğumuz sevgiden mi bilmem "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" baş ucu kitabımız olmuştu hatırlar mısın.. Sağa sola, defterlerin arkasına, ders kitaplarının kapaklarına bu kitaptan sözler yazardık. O zaman bize çok büyük gelen şimdi de bir o kadar komik bulduğumuz sorunlarımızda birbirimize akıl (!) verirken de konuşmayı böyle bitirirdik bilmiş bilmiş "yüreğinin götürdüğü yere git.." ;)
Gerçekten de hep yüreğimizin götürdüğü yere gittik, sağolsun yüreğimiz de pek yanıltmadı bizi..
Şimdi yıllar sonra internetten sipariş verdiğim kitaplarımı beklerken komşumuzdan aldığım bu kitap, onu her elime aldığımda seni ve o yılları hatırlatıyor bana.. 
Bir kitabın ya da bir yazarın dosta dostu hatırlatması nasıl güzel bir şeydir okuyan bilir ;)
Hayatın böyle keyifli anlar sunacağı, bol okumalı bir hafta dilerim..