31 Aralık 2016 Cumartesi

2016'ya Veda...


Son sabahına da son 2 günümü geçirdiğim hastane odasında uyandığım 2016... senin için söyleyeceklerim var:

Bu yıl dertli bir yıl oldu. Özelde Suna Ablamı, Hüseyin Amcamı, Ilgar'ı emanet bırakan Özlem'i bu yıl uğurladık bilmediğimiz diyarlara... hala bazı şarkı ve türküleri dinleyemeyecek kadar güçsüz bazı fotoğraflara uzun süre bakamayacak kadar üzgünüz... toplumsal olarak da farklı değildi. Darbenin soğukluğunda özgürlüğümüzün nasıl bir anda bittiğini hiçbir yerinde olmadığımız filler tepişmesinde nasıl bir anda çimen olabileceğimizi de bu yıl gördük. Bombalar hiçbir yıl olmadığı kadar çok patladı bu yıl senin benim onun ama hep halkın bağrında... her ölende bizden bir şey bulduk, ölen hep biz olduk... sanat, spor, siyaset ve edebiyat dünyasından çok insan gitti bu yıl doğal döngüydü olacaktı ama Tarık Akan çocuklumuzdan, Fidel Castro gençliğimizden bir parçayı da yanında götürdü. Ne güneş zamanında çıktı bu yıl ne kar beklediğimizde yağdı... 
Ancak giderken bile elektriksiz, susuz vedalaşan salgın hastalıklarla bizi çaresiz bırakan 2016'ya lanet edilerek mutlu bir 2017'nin geleceğine inanmıyorum. Bu nedenle dilek metnimi değiştiriyorum:
Sevgili 2016... senden yaşayarak ve acıyarak çok şey öğrendik. sen bir sınav senesiydin ve biz zorlansak da hem bireysel hem toplumsal bu sınavları verdik. belki de farkında olmadığımız eksik yanlarımızı acıtarak geliştirdin ve bizi olgunlaştırdın. sana bu farkındalık için teşekkür ederiz. şimdi gidiyorsun ve 2017 seni tüm sınavlardan sonra daha güçlü, daha farkında karşılıyoruz. Hem birey hem toplum olarak daha mutlu, daha "sağlıklı", daha birlikte, daha farkında bir yıl diliyorum...

Çocukların ailelerinin güvenli kolları altında mutlulukla gülümsediği, hiçbir çocuğun ağlamadığı bir yıl olsun...

14 Kasım 2016 Pazartesi

İyi ki Doğdun Babam...


Baba..
Anlamlı her kelimenin bir açıklaması var sözlükte. "Baba" için şöyle yazmış TDK: "Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek / çocuğu olan erkek"...
Ne kadar yavan, ne kadar uzak benim tanımıma...
Baba ne mi demek?
Beş duyu organından bağımsız orada olan demek en başta.. Göremediğin yerde gözünün önünde, duyamadığın yerde sesi kulağında, tadamadığın yerde tadı damağında, koklayamadığın yerde kokusu burnunda, dokunamadığın yerde eli omzunda demek...
Cesaret, demek baba.. Karşındaki kim olursa olsun ben asla yalnız değilim ve korkmuyorum demek..
Gel, demek baba... Üzülünce, sevinince, korkunca, heyecanlanınca, yorulunca "gel" demek; iki eli kanda  olsa geleceğini bilerek...
Keyif, demek baba... Rakı kadehinde, dönülmez akşamın ufkunda, fosforlu cevriyede, etek sarıda, tavla zarında, yaz bahçelerinde dedikoduda, pistlerde dansta..
Kavga, demek baba... Hep senin için edilen kavgalarda...
Aşk, demek baba... Ona güzel gözükmek, dizinde uyumak, hep çok yakışıklı bulmak fotoğraflarda..
Sanat, demek baba.. Şiir demek, roman demek, müzik demek, tiyatro demek, Nazım demek, Gorki demek, Zülfü demek...
Sohbet, demek baba... saati unutup gecelerce...
Gülmek, demek baba.. göz göze gelip gözünden yaş gelene kadar gülmek demek...
Evlat, demek baba.. evlat sahibi olduğunda, ondan izlerle büyütmek demek...
Anne, demek baba.. onları birbirinden hiç ayırmadığın, yeri gelince birbirinin yerine geçebildikleri için en çok da...

Zaman, ne demek peki?
Ne takvimden yaprak koparmak, ne saatlerin arasında sıkışıp kalmak, başta kendin daha sonra sevdiklerin için "an"lar yakalamak, "anılar" depolamak demek.. Hatırda kalmak, anlam katmak, iz bırakmak demek...


Benim babam, benim zaman tanımıma göre dolu dolu geçirdiği 60 seneyi bugün tamamladı... 
Yeni anlara, yeni anılara yelken açtı...
Bize de dolu dolu, kalbimizin en ortasında gelerek "İyi ki varsın, İyi ki bizim babamızsın. Seni çok seviyoruz" demek kaldı..

İYİ Kİ DOĞDUN KAHVERENGİ GÖZLÜ DEVİM...



3 Eylül 2016 Cumartesi

Mini Mini 1...


Çok duyguluyum bugün... Konferans salonunda seni izlerken benim 1. Sınıfa başladığım günü düşündüm, menekşe gözlerini unutamadığım Ayla Öğretmenimi. Sonra sana hamile olduğumu öğrendiğim sabahı. Doğumunu, seni ilk kucağıma aldığım anı. İlk adımlarını düşündüm, ilk sözcüklerini... Oyun grubuna başladığın gün çıkışta deden ve anneannenin kucağına nasıl atladığını. Anaokulundaki ilk gününü, seni ilk kez bizim olmadığımız bir araç olan servis aracına bindirdiğimiz gün yaşadığım kaygıyı. Geçen yıl anaokulunu bitirirken yaptığınız gösteriyi...

Bugün artık eğitim öğretim yolculuğunun ilk basamağına çıktın. Hayatın boyunca adını unutmayacağın ilkokul öğretmeninle tanıştın, kucaklaştın.
Okul yolunu bilimin, sağduyunun ışığı aydınlatsın canım oğlum... Bugün aynı sınıfta olmaktan çok mutlu olduğun Ali Emre gibi nice arkadaşlar, dostluklar biriktir okul yolunda.
Biz attığın her adımda arkanda olacak seni gururla ve sevgiyle izleyeceğiz...



2 Eylül 2016 Cuma

O Muhteşem Hayatınız / Oya Baydar

Kaleminden ayrı bir haz aldığım yazarlardan Oya Baydar... Satır arası mesajlar, ayrıntılar, olayı bambaşka bir boyuta taşıyan sürprizler, gözümde canlandırdığım zihnimde suret kazandırdığım kahramanlar...
Yazarın 2012'de yazdığı çok da yeni olmayan bir kitabı "O Muhteşem Hayatınız"... 
Bitpazarlarından eski fotoğraflar toplayan biraz hastalıklı bir Toplayıcının, ünü dünyaya yayılmış bir opera sanatçısı (Diva) ile kesişen yolu ile başlıyor hikaye. Her bölümde yeni bilgiler, geçmişten yeni sayfalar dökülüyor okuyucunun önüne. Annelik üzerine sorgulamalar, kadın-erkek ilişkilerini irdeleyen olaylar, katıldığınız veya katılmadığınız fikirler, anladığınız veya anlamadığınız duygular... Boğaz'dan, yalılardan hiç beklenmedik bir şekilde sonu Dersim'e, Alevi kültürüne, Munzur suyuna uzanan ve belki de sonu orada saklı bir hikaye... 
Zihninizde edebi bir tat da bırakacak okunası bir roman...
Bol kitaplı günler...

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Sarıkız Kazdağı Etnografya Galerisi


Önünden sık sık geçtiğimiz ama fark etmekte geciktiğimiz yerler vardır hani. Bu galeri de benim için tam böyle oldu. Her yaz en az 4 hafta geçirdiğimiz Güre bizim olduğu kadar Türkiye'nin de cennetidir... Tarih, doğa, huzur, şifa, mitoloji, efsaneler dolu bir cennet... 

Yaz akşamlarından birinde hediyelik eşya arayışı sırasında fark ettim bu galeriyi. Eskiden müzikli bir mekandı, sonra bir kafe oldu. Avlusu olan serin bir mekan... Fazlası varmış oysa. O gün dükkan kısmına girince sergi kısmından haberdar oldum ve her zamanki gibi şimdi değil çocuklarla gelelim o zaman diyerek ziyaret etmedim. Ertesi akşam da Rüzgar ve fasulye Karmen ile gittik.
Samimi bir karşılamadan sonra biletlerimizi alıp içeri girdik. Kapıdaki açıklama tabelasının önünde Rüzgar'a biletler için ne kadar ödememiz gerektiğini hesaplatıyorduk. Genelde küçük rakamlı ödemelerde hesabı ona yaptırıyoruz ;) Görevli geldi yanlış hesapladı, bu küçük beyden ücret almayalım, yeter ki böyle yerlere gelsinler müzeleri sergileri sevsinler, dedi. Ne çok özlem, umut saklı bir cümle... Teşekkür ettik, yine de ücretleri tam ödeyip girdik içeri.
Çok küçük, mütevazi ama özenli bir sergi alanı. Önce 6 sandalyeli bir alanda televizyondan bir tanıtım filmi izleniyor. Rüzgar pür dikkat dinledi ama Karmen için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ;)
Daha sonra okları takip ederek gezmeye başlıyorsunuz. Önce zeytin yağı ile ilgili bir bölüm var. Yağ fabrikalarının modelleri, tanıtım yazıları, bu konuda yazılmış kitaplar, eski broşürler, ambalajlar...





Daha sonra biraz mitoloji biraz tarih... Zeus'un önünden geçip Truva bölümü...



Tabi ki Çanakkale...


Sonra büyük şair Sabahattin Ali... Balmumu heykeli etkileyici. Hiç ölmemiş gibi...


Sonraki adım çocuklar için bir şey ifade etmese de Gökhan'la benim gözlerimizi doldurdu... Tuncel Kurtiz... Sesi, tarzı, yaşamı, oynadığı filmler bir yana büyük dayıma benzerliği ile gönlümde bambaşka bir yere sahip... Aileden biri gibi...

  


Sonra daha eskilerden çocukluğumdan bir ses... Ali Ekber Çiçek... Haydar Haydar...


Bu kadar küçük alana bu kadar az objeyle bu kadar çok anlamı nasıl sığdırmışlar... Mutlaka gidilmeli.. Hem ayakta tutabilmek hem tadını alabilmek için... Çıkışta ise çok şirin ve yine raflar arasında onlarca şeyin sıkıştırıldığı bir dükkan ile kısa ve anlamlı gezi sonlanıyor. Sabunlar, zeytinyağları, kolonyalar, magnetler, ev yapımı reçeller... Bir dükkandan elim boş çıkmak tabiatıma ters olduğu için bana en ilginç gelen ürünü Himalaya Tuzu Sabunu ve magnetlerden Sabahattin Ali magneti aldım.
"İyi ki" dedim... "İyi" ki girmişiz kapıdan. Sizin de yolunuz düşerse girin kapıdan, gerisi zaten gelir :)



                                 Sevdiklerimizle bol bol gezip göreceğimiz bir hafta dilerim.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Bir Yaş Daha Beraber...

Yaşın 36 olmuş öyle diyor takvimler, sen benim gözümde hep 24... 
Göbek yapmışsın tartılara bakılırsa sen benim gözümde hep dar keten gömlekler... 
Saçları döküldü diyor aynalar, olur mu onlar aslan yelesidir geriye taralı...
Geceleri sevmiyor artık beni kullanmayı diyor araban, gözleri yoruldu yoksa nice karanlık geceler döndük uzun yollardan... 
İki kulaçta yoruluyor diyor dalgalar, 2 gün yüz üçüncü gün Midilli'ye kadar yüzersin biliyorum. 
Daha yavaş içiyormuşsun artık, kadeh saymak eskidendi şimdi tadını almayı öğrendik herhalde... 
Sigarayı azaltmamışsın bu konuyu geçiyorum.
Trafikte atarın artmış uzun kornalar çalıyormuşsun her seferinde, bak işte bu yaşlılıktan ;)
Yıllar içinde değişiyor tabi bir şeyler ama sıcaklığın, dürüstlüğün, samimiyetin, sevgi doluluğun, güvenirliliğin hep aynı kalıyor... 
Yaşın bugün 36 ama 86 olduğunda da ben seni takvim, tartı ve aynalardan bağımsız görecek, seni hep sen 24 ben 22 miş gibi seveceğim...

Doğum günün kutlu olsun sevdiğim, bir ömürlük "iyi ki"m...

25 Temmuz 2016 Pazartesi

KİRAZE / Solmaz Kamuran

Aynı anda bir sürü kitap almaya bayılırım. Kendimi kaybederim kitapçılarda... Bütün kitaplara dokunmak, hepsini alıp bir iki satırını okumak isterim. O anda almaya karar verdiğim kitapların yanı sıra bir de dost tavsiyesi aldığım kitaplar da olur mutlaka kucağımda. En keyifle okuduklarım da dost tavsiyesi olanlardır zaten. İşte Facebook üzerinden sorunca tavsiye edilen kitaplardan biri "Kiraze". Kitapkurdu dostlarım Başak ve Lale'nin tavsiyesi.
Daha önceden de "Minta"sını okuduğum Solmaz Kamuran'ın "Kiraze"si de Minta kadar keyifliydi. "1492 yılında İspanya'dan kovulan binlerce Sefarad Yahudisinin çileli yaşam mücadelesinden yüzyıllık bir kesit." Romanın baş kahramanı Ester Kira yani diğer adıyla Kiraze... İspanya'da doğup acılarla dolu hayatını biraz olsun mutluluk ve huzur bulduğu İstanbul'da aldığı acı haberle sonlandıran Raşel'in kızı Kiraze...
Arka kapağında "Bu roman Sefarad Yahudilerinin yaşadıklarına ışık tutarken o dönemde Osmanlı ve Avrupa saraylarının dinsel, siyasal ve toplumsal hayatı nasıl etkileyip kontrol ettiğini sergiliyor ve okuru derinden sarsan muhteşem bir resim çiziyor.
Neler yok ki bu resimde: Sultanların ve kralların gerçek yüzleri... Batı-doğu, müslüman-hristiyan çekişmeleri, ölümcül entrikalar... İsyanlar, ayaklanmalar, yangınlar ve 1509 Büyük İstanbul Depremi... Lalalar, cariyeler, odalıklar... Aşk, seks, ensest... ve yönetilenlerin tüyler ürperten kaderleri...
"Kiraze" bu konuda bir Türk yazarın kaleminden çıkmış ilk roman..." diye özetlenmiş bu keyifli romanı ben de dostlara öneriyorum...

Bol okumalı, çok anlamalı bir hafta dilerim herkese...
Sevgiler

13 Temmuz 2016 Çarşamba

"Her şeyin herkesleştiği / Herkesin her şeyleştiği" Dünyada Farklı Kalabilenlere...

İnsanın hayatta "hem bu kadar aynı, hem bu kadar farklıyız" diye tanımladığı kişi kardeşinden başkası olamaz herhalde... Ben de kardeşimi aynen böyle tanımlarım...
Bazen bakıyorum o kadar aynıyız ki. Aynı duygular, aynı noktaya takılmalar, aynı tepkiler, aynı değerler, aynı anılarla hüzünlenip aynı anlarda gülme krizine girmeler, aynı istekler... aynı "iyi ki"ler, aynı "keşke"ler...
Temeldeki aynılıklarımızın yanında bir de farklılıklarımız var... Tamamen zıtlıklarımız... hep farklıydık dediklerimiz.. zevklerimiz, korkularımız, coştuklarımız, aldıklarımız, verdiklerimiz.. Ben ne kadar tesis insanıysam o, o kadar insan eli değmemiş yerlerin... ben sokakları severim; irili ufaklı kafeleri, kalabalık arnavut kaldırımları, uğultuyu, denize bakan masaları... o ise ormanları, patikaları, sırtta taşınan kamp sandalyelerini, sessizliği... Ben çamurlu yerlere basmadan yürürüm, o çamurlu suyun ortasına bastığında çıkan cump sesine bayılır... Ben yabani hayvanlardan korkarım, o hayvanın insandan daha masum olduğuna inandığı için içindeki hayvanı öldürmüş insanlardan korkar... Ben herkesi sevmeye çalışırım, o seçtiklerini sever... Ben mümkün olduğu kadar planlamaya çalışırım hayatı o aklına estiğini yaşar... Ben şarkıları sever söylerim, o kendi şarkılarını yazar söyler. Ben köpekleri severim, o köpeklerle yaşar... 
Küçükken o korkunca bana koşardı, büyüdük korkan ben oldum kollayan o oldu... 
Geçen gün uzun zamandır baş başa bir şeyler yapmamanın verdiği özlemi gidermek için onu evde beklerken arayıp "spor ayakkabılarını giy seni bir yere götüreceğim" dediğinde şaşırmadım. Kamyonete benzer kendi gibi iri arabasıyla kapıya geldiğinde programımız başladı. Tabi ki yolumuz Alemdağ Ömerli yönüneydi. Önce bir şeyler atıştırdık sonra "Hadi tontiş, seni biraz yürüteceğim." dedi, son yıllarda aldığım kiloların baş dalga geçicisi olarak. Belli bir noktaya kadar bildiğim yollardan gittik sonra birden dağa taşa vurulmaya alışık arabasını çevirdi çakıl çukur bir yola. Bir düzlükte durduk. İndik arabadan, kamp sandalyelerini çıkardı aldı sırtına başladık yürümeye. Yürüdük yürüdük. Hayallerimizden, umutlarımızdan, hayatlarımızdan konuştuk. 
Sonra birden saklı bir cennet gibi muhteşem bir manzara ile karşı karşıya kaldık. Ben önce bir süre şok oldum sonra şehrin hızından yorulan her insanın güzel anları saklama arzusuna uygun olarak fotoğraflar çektim hemen. Bir süre göl kenarında yürümeye devam ettik. Koyu gölge yolda güneş gözlüklerimi çıkarmadığım için söylendi arada. Küçük sinekler gözüme giriyor ne yapayım dediğimde yine kendine özgü bir yanıt gecikmedi "İyi işte, ya sinekler büyük olsaydı. Bu kadar rengin olduğu yere gelip yine gözlükle geziyorsun!" 
Yürürken bir yer bulduk hadi dedim burada oturalım. Aşağı gölün kenarına doğru dik yamaçtan inerken, tutunduğum omzun sahibi kardeşim... Roller nasıl da değişiyor. Bir gün bir yerlerden geçerken, inerken, çıkarken Rüzgar tutacak elimden, düşünmeden edemedim.

Neyse indik gölün kenarına ama resmen büyülü bir sahne gibiydi. Göle yansıması düşmüş bulutlar, oluşan simetriler, kuş sesleri, gölde yüzen bir kaplumbağa, çok uzaktan gelen balıkçı motorunun sesi... Zihnim her anı ve ayrıntıyı kaydetmek istiyordu. Hem eve çok yakın hem de kimselerin bilmediği gizli bir cennetteydim sanki... 1 saatten fazla oturduk orada. Yine bol bol güldük, konuştuk. Doğal akustiği göstermek isteyen kardeşim ses deneyleri yaptı :)
Düşündüm bir ara.. Buraya gelmeseydik ya otopark konforundan da faydalanmak için yakın bir AVM de yemek yiyecek, en iyi ihtimal deniz kenarı bir yere gidecek bir iki kadeh bir şey içecektik. Şehrin sesinden birbirimizi iyi duyamadığımız için derinlemesine sohbet edemeyecektik. Hele bağıra bağıra şarkı söylemek hiç mümkün olmayacaktı...


Bir yandan böyle farklı bir kardeşe sahip olmanın zorlukları kadar eşsiz güzellikleri de olduğu için çok şanslı hissettim kendimi. Bandista'nın bir şarkısında geçtiği gibi "her şeyin herkesleştiği /herkesin her şeyleştiği" dünyada bambaşka bir kardeşe sahiptim...



Bir yandan da artık gerçekten büyüdüğümüze inandım; gün sonunda son birkaç yıldır tek yaşadığı evinde, köşe koltuğa yayılmış onun hazırlanmasını beklerken. Rüzgar ne kadar etkilenmişti Berker ayrı bir eve çıkınca. Dedemle anneannemin yatağı nerede olacak peki, demişti eve ilk geldiğinde. Okulda öğretmenlerine dayım artık çok uzaklarda yaşayacak diye anlatmış ki, kardeşiniz yurt dışına mı taşındı diye sordular veli görüşmesinde...
Neyse... Görüyordum artık.. başka bir aşamadaydık hayat yolunda... İçimizdeki çocuk tüm coşkusuyla yaşarken çocukluğumuz geride kalmıştı... Birlikte geçirdiğimiz günden, konuştuklarımızdan geriye bu kalıyordu...

Herkese, sevdikleriyle geçecek unutulmaz anlar dilerim...

6 Temmuz 2016 Çarşamba

Havva'nın Üç Kızı / Elif ŞAFAK...


"Bit Palas" ile tanıştığım ilk başta çok da akıcı bir dil yakalayamadığım Elif Şafak'ta, "Aşk" bir dönüm noktası olmuştu. Çok beğenmiş, keyif alarak okumuştum. Sonra "Ustam ve Ben" bambaşka bir tat oldu. Dili, iç içe geçen olayların örgüsü, içinde saklı müthiş sürprizler... Bittiğinde üzüldüğüm kitaplardan oldu, tadı damağımda kaldı.
Bu hevesle aldım "Havva'nın Üç Kızı", aldığım kitaplar içinde ilk ona başladım. Güzel miydi, güzeldi... Ama edebi bir tat bulamadım bu sefer. İyi demlenmemiş, ayrıntıları güçlendirilmemiş geldi bana. Dili akıcı, keyifle ve kısa sürede okunası ancak kitap bitiminde arka kapağı kapatıp okşanan kitaplardan değil. Konu itibariyle de taraf olmama adına fazla orta yolcu, sonunu okuyucuya bırakma adına fazla yarım...
Bir eseri değerlendirirken beğendim, beğenmedim ifadelerini kullanmayı hiç uygun bulmadım. Nihayetinde emek var. Yazarın emeğine sağlık diyelim, yeni kitap için bekleyelim ;)

5 Temmuz 2016 Salı

Her Gününüz Bayram Olsun!

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. 
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram..

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.

Her gününüz bayram olsun..!

CAN YÜCEL

24 Haziran 2016 Cuma

Üstün Potansiyelli Çocuklar için Kaynaklar...

Bu yıl yüksek lisansa başladım ve yeniden öğrenci oldum. Okul değişikliği, görev değişikliği, iki çocuklu anne olmak derken gerçekten çok zor ve yorucu bir seneydi ama yüksek lisans bu zorluklar için de en keyifli olanıydı kabul etmeliyim. Süper sınıf arkadaşlarımla, verimli bir öğrenme ortamında kıymetli hocalardan dersler alarak yeni şeyler öğrenmenin, keşfetmenin keyfi inanılmazdı.
Yüksek lisans konum ise üzerinde çok çalışmaya, düşünmeye, araştırma yapmaya ihtiyaç duyulan bir konu: Üstün Zekalılar ve Yetenekliler Eğitimi... Yanıtlanmamış o kadar çok soru, tartışılması gereken o kadar çok konu var ki bu alanda...
Yıl içinde yaptığım ödevlerden birinde ülkemizde bu alanda bilgiye ulaşmak isteyenlere kaynak olabilecek kurum, kuruluş ve web sitelerini araştırmıştım. Derlenmiş hazır bu bilgiler daha sonra bir kitabın parçası olacak ama daha çok kişiye ulaşsın istedim.


KURUM ve KURULUŞLAR

1-      Üstün Zekâlılar Enstitüsü
Amerika’daki ve İsrail’deki üstün zekâlı çocukların eğitimi için kurulmuş olan Davidson Enstitüsü model alınarak 2009 yılında kurulmuş olan bir limited şirketidir. Üniversitelerle işbirliği içinde bir uzman kadro ile çok yönlü bir atölye gibi çalışır. Çocuk, eğitimci ve velilere yönelik eğitim programları düzenler. Pek çok kaynağın Türkiye temsilcisi de olan enstitünün farklı çalışmaları vardır.

2-      Üstün Zekâlılar Eğitim Merkezi  (Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı)
Bilgi Üniversitesinin de kurucusu olan bu vakıf, eğitim ve kültür alanındaki projeleri desteklerken bir yandan da kendi çatısı altında eğitim programları yürütür. Bu programlardan da bazıları Üstün Yetenekliler Araştırma – Geliştirme Merkezi liderliğinde üstün yetenekli çocuklar içindir.

3-      Türkiye Zekâ Vakfı
ODTÜ Teknokent içinde yer alan vakıf, çalışmalarına 1995 yılında başlamıştır. Zekâ ile ilgili pek alanda çalışmalar yürüten vakfın amaçlarından biri de bilim ve sanat dallarında üstün yetenekli kimselerin tespit edilmesi, desteklenmesi ve yeni yeteneklerin yetişmesini sağlayacak altyapıların ve politikaların oluşmasına yönelik faaliyetler gerçekleştirmektir.

4-      Tüm Üstün Zekâlılar Derneği
Üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocukların tespit edilerek okul öncesi dönemden başlayıp yükseköğretim sonuna kadar aile, toplum ve eğitim ortamlarında desteklenmesini, geliştirilmesini, eğitimlerinin zenginleştirilmesini, sosyo-kültürel etkinliklere katılımlarının sağlanmasını amaç edinmiş sivil toplum örgütüdür. Kurumsal ve bireysel danışmanlık hizmeti verir, farklı projeler yürütür.

5-      Türkiye Üstün Yetenekli Çocukları Eğitim Vakfı
Üstün yetenekli çocuklar ve bu çocukların ailelerine yönelik seminer, şenlik ve atölyeler gibi etkinlikler düzenleyerek bu çocukların gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlar. Gönüllü çalışmalarına yer verir.

6-      İTÜ Bilim Merkezi
İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Yerleşkesinde yer alan bilim merkezidir. 3 bin 500 metre kare alan üzerine kurulu merkezde; optik yanılsama, mekanik, elektrik magnetizma, matematik, DNA, uzay, akışkanlar mekaniği, ses ve titreşim, genel  fizik ile ilgili birimler bulunur. Merkezi ziyaret eden öğrenciler merkezde görevli eğitmenler aracılığıyla bilimsel kavramları uygulamalı olarak görme ve öğrenme imkânı bulabilirler.

7-      Türkiye Üstün Zekâlılar ve Üstün Yetenekliler Eğitim Kültür Sağlık Vakfı
Üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin her türlü gelişimine destek vermeyi hedefleyen Ankara merkezli vakıftır. Vakfın Ankara’da bir koleji de bulunmaktadır. 

8-      Üstün Zekâlı Çocuklar Akademisi 2012
Banu Erciyes tarafından kurulmuş akademidir. Danışmanlık hizmetleri dışında farklı eğitim programları da düzenleyerek üstün zekâlı çocukları ve ailelerini bir araya getirir.

9-      İnönü Üniversitesi Üstün Yetenekliler Araştırma ve Uygulama Merkezi
İnönü Üniversitesi içindeki çocuk üniversitesidir. Farklı eğitim programları, şenlikler ve etkinliklerin yürütülmesini sağlar..

10-  Anadolu Üniversitesi Üstün Yetenekliler Eğitim Programları (ÜYEP)
Anadolu Üniversitesi ve TÜBİTAK desteğiyle Anadolu Üniversitesi Üstün Zekâlıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından 2007 yılında bir program olarak kurulan ÜYEP, 2014 yılında uygulama ve araştırma merkezine dönüştürülmüştür. Kapsam olarak Türkiye’deki ilk ve tek program olma özelliğini taşımaktadır. Avrupa Üstün Yetenek Merkezi olan ÜYEP üstün yetenekliler ile ilgili pek çok çalışmayı yürütmektedir.

11-   Karabük Üniversitesi Üstün Yetenekliler Eğitim Araştırma Uygulama Merkezi
Karabük Üniversitesi çatısı altında çalışmalarını yürüten bu merkezde çeşitli eğitim programlarının yürütülmesinin yanı sıra PDR hizmetleri de verilmektedir.

12-  Tüm Üstün Yeteneği Tanılanmış Çocukların Velileri Derneği –Ankara / Çankaya
Tanı almış üstün yetenekli çocukların velileri tarafından kurulmuş dernektir. Temel hedefleri herhangi bir program vs geliştirmek yerine üstün yetenekli çocuklarla ilgili web sitelerini, başka kurum kuruluşların yürüttüğü programları, kitapları, kaynakları, etkinlikleri paylaşmaktır.

13-  Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar Derneği Ankara / Keçiören
Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak eğitimlerine destek olmayı, psikolojik danışmanlık ve yönlendirme yapmayı, ilgi alanlarını desteklemeyi ve yeni ilgi alanları keşfetmelerini desteklemeyi amaçlayan dernektir. Aynı zamanda ailelerin de bir araya gelmelerini, yaşadıkları ortak deneyimlerini paylaşmalarını, çeşitli konularda bilgilerini arttırmak amacıyla bilgilendirme ve paylaşım toplantıları düzenlemektedir.

14-  Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi Derneği –Eskişehir / Odunpazarı
Üstün yetenekli çocuk ve bu çocukların velilerini bir araya getirmeyi hedeflemiş yerel bir vakıftır.

15-   Özel Yetenekleri Keşfetme ve Geliştirme Derneği – İstanbul / Ataşehir
BİLSEM kökenli mentörler tarafından kurulmuş; okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağı çocuklarının ilgilerini ve yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmeyi; bu yolda ailelere, çocuklara, öğretmenlere ve kurumlara hizmet vermeyi amaçlayan dernektir. Farklı proje ve programlar yürütmektedir.

16-  21 Mensa Üstün Yeteneklileri Destekleme Derneği İstanbul / Şişli
Dünya çapında 100’den fazla ülkede 120 bine yakın üyesi bulunan üstün zekâlılar topluluğudur. Mensa’nın etkinlikleri arasında; konferanslar aracılığıyla fikir paylaşımı, söyleşi ve tartışmalar, yayınlar, özel ilgi grupları, ulusal ve yerel toplantılar, üyelerin görüş ve eğilimlerinin araştırılması, zekâ ile ilgili Mensa içinde veya dışındaki araştırmalara destek verilmesi sayılabilir.

17-   Üstün Zekâlılar Eğitim Merkezi
2008 yılında akademisyen ve aynı zamanda kendisi de üstün zekâlı bir çocuk annesi olan Mehpare Kınık Ustomar tarafından kurulmuştur. ÜST-ZEM, uluslararası geçerliliği olan testler yardımıyla üstün zekâlı oldukları belirlenen çocuklar için farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş özel programlar sunmaktadır. Üstün zekâlı çocukların potansiyellerini geliştirmeye yardımcı olacak hafta sonu programları ve yaz okullarının yanı sıra ÜST-ZEM’e bağlı olan kardeş okul Mozaik Eğitim Kurumları’nda okul öncesi ve ilköğretim seviyesinde örgün eğitimler verilmektedir.

WEB SİTELERİ


    KİTAPLAR

1-      Üstün Yetenekli Çocuklar: Aileleri ve Sorunlar - Füsun Akarsu / Eduser Yayınları
2-      Farklı Olduğumu Biliyordum - Tara Stuart & Audrey Beste / Kök Yayıncılık
3-      Etkili Anne-Baba Eğitimi - Thomas Gordon / Profil Yayıncılık
4-      Etkili Öğretmenlik Eğitimi - Thomas Gordon / Profil Yayıncılık
5-      Etkili Anne Baba Eğitiminde Uygulamalar - Thomas Gordon / Profil Yayıncılık
6-      Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı - Stephen R.Covey / Varlık Yayınları
7-      Üstün Beyin Gücü - Mitat Enç / Gündüz Eğitim ve Yayıncılık
8-      Üstün Zekâlı Çocukları Tespit Etmek ve Desteklemek - Monika Jost / İlya Yayınevi
9-      Yetenekli Çocuğun Dramı - Alice Miller / Profil Yayıncılık
10-  Ben Farklıyım - Cheri Fuller / Selis Kitaplar
11-  Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocukların Eğitimi - Nicholas Moseley, Norma E. Cutts / Özgür Yayınları
12-  Çocuğunuza Sınır Koyma - Robert J. Mackenzie / Yakamoz Yayınları
13-  Çocuklarımıza Verebileceğimiz En Büyük 10 Armağan - Steven W. Vannoy / Pegasus Yayınları
14-  Üstün Yetenekli Çocuklar - Ahmet Bildiren / Doğan Kitap
15-   Üstün Zekâlıların Eğitimi ve Eğitsel Bilim Etkinlikleri- Mehmet Duran Özcanar- Ahmet Bildiren / Anı Yayınları
16-  Üstün Yetenekliler Eğitim Programları - Uğur Sak / Maya Akademi
17-  Üstün Zekâlılar Özellikleri Tanılanmaları Eğitimleri- Uğur Sak / Vize Yayıncılık
18-  Her Çocuk Üstün Yeteneklidir- Bahar Eriş / Alfa Yayıncılık
19-  Üstün Yetenekli Çocukları Anlamak - Faruk Levent  / Nobel Yayıncılık
20-  Üstün Zekâlı Ve Yetenekli Çocuklar El Kitabı- Dr. Gary A. Davis / Özgür Yayınları
21-  Deha Çocuk Olmak- Eylem Yüksel / Tual Yayınları


KÜTÜPHANELER

1    1- Atatürk Kitaplığı- İstanbul
 Adres: Gümüşsuyu Mah. 34437 Beyoğlu/İstanbul
Telefon: (0212) 249 9565
2-      İsam- İstanbul
Adres: Bağlarbaşı Cad. No:40, Bağlarbaşı/İstanbul – Asya
Telefon:(0216) 474 0850
3-      Milli Kütüphane- Ankara
Adres: Milli Kütüphane Bahçelievler Sondurak, 06520 Ankara
Telefon: 0850 222 0724
4-      Boğaziçi Ü. Kütüphanesi -İstanbul
Adres: Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi 34342 Bebek İstanbul
5-      Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi-İstanbul
Adres: 06800 Bilkent / Ankara
Telefon: 0 (312) 266 44 72
6-      Süleymaniye Kütüphanesi -İstanbul
Adres: Süleymaniye Mah. 34116 Fatih/İstanbul
 Telefon:(0212) 520 6460
7-      Beyazıt Devlet Kütüphanesi- İstanbul
Adres: Beyazıt Mah. 34126 Fatih/İstanbul
Telefon:(0212) 522 3167
8-      Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi 
Adres: İnebey Caddesi, İnebey Sokak No: 5 Osmangazi/ BURSA
Telefon: (0 224) 222 72 14
9-      Kadın Eserleri Kütüphanesi- İstanbul
Adres: Kadir Has Caddesi, No.8 Fener – Haliç 34220 – İstanbul (Fener Vapur İskelesi Karşısı, Tarihi Bina)
Telefon: (0212) 621 81 34
10-  Bahçeşehir Üniversitesi Barbaros Kütüphanesi
Çırağan Cad. No: 4-6 Beşiktaş / İstanbul
Telefon: (0212) 381 02 20-23

DERGİLER

1    1-     Türk Üstün Zekâ ve Eğitim Dergisi (TÜZED),
2-      Üstün Yetenekliler Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi (UYAD)
3-      Üstün Zekâlılar Eğitimi ve Yaratıcılık Dergisi (ÜZEYAD),
4-      Genç Bilim İnsanı Eğitimi ve Üstün Zekâ Dergisi
5-      Oyun / Zeka, Matematik ve Mantık Oyunları Dergisi (TZV)