22 Nisan 2016 Cuma

Annemin Doğum Günü Pastasını Bu Sene "Çocukluğu" Üfledi... / Pastamı Üfler misin?


Herkesin annesi eşsizdir, benimki de öyle... Ona hayran olmamın pek çok sebebi var ama en büyük sebep o etrafına yaydığı inanılmaz enerjidir. Gözlerinin güzelliği, bakışının derinliği bir başkadır.
Alıp götürsem Çırağan'a kraliçe olur, oradan uçsak bir dağ köyüne bakmışsınız annem olmuş bir köylü teyze, sonra insek güneye atsak kendimizi sahillere güneş gözlüğünün en havalısı annemde, buralar çok sıcak Karadeniz'e çıkalım desek annem karalahana sarması yapar hemen size, Ege başkadır desek geçsek batıya, annem koyar bir kadeh lal şarap peynirler tabağında... Orta Anadolu  eksik kalmasın de götür oraya patlatır bir Neşet Ertaş uzun hava...
Böyledir annem.. Her yere, her ortama uyar; her işten her konudan anlar.. Kültürler yumağı bir anaç pamuktur kalbi.. Ama onun kendisini en ait hissettiği yer şüphesiz köyü, memleketi...
Nerede bir gurbet türküsü duysa hüzünlenir... Anıları, annesinin mezarı ve en sevdiği küçük kardeşi hala kalbi gibi köydedir...

Günlerdir anneme doğum günü için ne yapsam diye düşünürken harika bir proje mucize gibi çıktı karşıma...
Projenin adı "Pastamı Üfler misin?"
Doğum günü için sizi bir köy öğretmeni ile eşleştiriyorlar. Sonra öğretmen okuldaki çocuklar için pasta ve içecek almak üzere sipariş veriyor. Projede maksimum ödeme 150 TL. Sonra dilediğiniz gün o okulda parti yapılıyor ve sizin doğum günü pastanız belki de ömürlerinde hiç pasta üflememiş hatta pasta yememiş çocuklar tarafından üfleniyor... Doğum gününüz buradan kilometrelerce uzakta bir köy okulunda kutlanıyor...
Annem için bundan daha anlamlı bir hediye olamazdı. O çocuklar annemin çocukluğuydu.. Gerekli bağlantıları kurdum ve Ağrı'daki meslektaşım Nilay Öğretmen ile görüştük. 35 kişilik bir okulda birleştirilmiş sınıf okutuyordu. Ben ona, o bana teşekkür etmekten telefonu kapatamadık. Gerekli organizasyonu yaptık ve dün benim canım annemin çocukluğunda hiç yemediği doğum günü pastası, Ağrı'da bir köy okulunda onun çocukluğu tarafından üflendi, yenildi..

Doğum günün kutlu olsun annem, bu da benim hediyem...




İlgilenenler için adres: https://www.facebook.com/pastamiuflermisin

18 Nisan 2016 Pazartesi

Bizde Bahar 18 Nisan'da Başlar...

Bahar, kimileri için umut; kimileri için neşe demektir... Bahar, benim için "kardeş" demektir...
85 yılının baharı yüreğimin yalnız tarafını doldurmuş ve hayattaki en eski arkadaşımı getirmiştir..
Bu öyle bir geliştir ki kardeşimden önceki 2.5 yıl yok gibidir..
Ablalık, anneliğin en yakın kopyasıymış yaşarken öğrendim. Kaygının daha az, dostluğun daha çok olduğu bir kopya hem de... .
Anılarmış, taklitlermiş, masadan kovulmalarmış, arabanın arka koltuğunda kavga ederken azar işitmekmiş, bardağımdan içme yemeğimden yeme çekişmeleriymiş, önce hasta etmek sonra hasta oldu diye başından ayrılmamakmış, karanlıktan korkmamak, bisikletten düşmemekmiş, birlikteyken bıkmak ayrılınca özleyip ağlamakmış, ilk topuklu ayakkabıyla ilk sakal tıraşıyla dalga geçmekmiş, hayal bahçesinde eğlenceli oyunlar, uykudan önce uydurulan ürkütücü olaylarmış, bakkala gitme sırasıymış, diğerinin suçu yüzünden ceza alıp isyan etmekmiş, sel gider kum kalırmış, yerli malları haftasında söz ezberletmek, törende ezberlediği şiiri unutmasın diye dua etmekmiş, o bir şey başardığında gururlanmak, üzülürse diye kaygılanmakmış, rakı kadehi, çay yudumuymuş, gitar sesiymiş, köpek tutkusuymuş, voleybol maçıymış, severken canını çıkaranmış...
Bir insana ailesi tarafından verilen en tarifsiz hediye, hayat yolunda ilk ve önemli adımları atarken yanında olan canmış..
Korumak ve korunmak, kollamak ve kollanmakmış...
Gel deyince gelmek, git deyince gitmemekmiş..
Omzunda olan el, üzerinde olan bir çift gözmüş kardeş...
Asla ama asla yalnız kalmamakmış...

İnsana ikinci çocuk cesaretini veren ve bu cesarete sebep olacak sınırsız sevgiyi yaşatanmış kardeş...


İyi ki doğdun kardeşim, Berker'im...
Seni yaşlanmandan korkacak kadar çok seviyorum :)
DaDi 

8 Nisan 2016 Cuma

Dokunmak...

Terakki Vakfı Okulları Yazma Becerileri Sempozyumunda katıldığım bir atölyede o an yazdığım bir şiir çıktı defterimin arasından... Kaybolmasın istedim... Dokunma'nın kirletildiği bu dayanılmaz günlerde paylaşmak istedim..


BEŞ DUYU

Dinle
Dinle ki
Kavak yapraklarının hışırtısı ile dalga seslerinin farkını anlayabilesin
Kokla
Kokla ki anıların yer tutsun yıllar sonraki sende
Tat
Tat ki 
Ne yediğini bil
Yediremesinler sana kuş bokunu kuş üzümü diye
Gör
Gör ki
Kaç işçinin acısını saklayan ışıklı vitrinler kandıramasın seni
Ve 
Ne olur
Dokun
İster el, ister düş ile
İlla ki sevgi ile...
Dokun ki
Orada olduğunu bilesin...
Çünkü sen dokunduğun yerdesin..

19 Aralık İstanbul



Hepimize "Dokunma"nın sadece sevgi ile olacağı, güvende ve incitilmemiş çocuk kahkahaları ile dolu insanca bir hafta sonu dilerim... Çünkü acı olayların çözümünün "dokunmamak" değil "insanca, sevgiyle dokunmayı öğrenmek ve öğretmek" ile olacağına inanıyorum...

4 Nisan 2016 Pazartesi

NORMAL'E DÖNMEK

Bazen kendimizi kaptırıp öyle çok şey istiyoruz ki hayattan elimizdeki "normal"lerin değerini unutuyoruz sanki.
Son bir aydır evde kol gezen hastalıklar martın son haftası zirve yaptı. Rüzgar'ım evde, Karmen''im hastanede mücadeleye devam etti. Herkes düzelip normale dönünce bu sefer finali ben  yapayım dedim kendimi acilde buldum. Neyse ki bugün nisan ayının bu ilk pazartesine yakışır bir güneşin altında hepimiz normale döndük.
Sabah Rüzgar ile servis beklerken "normal"e ne kadar özlem duymuş olduğumu anladım.


Dert ayı olan Martın bitip Nisanın ışığı, çiçek kokuları ve enerjisiyle gelişinin şerefine hepimize sağlıklı mutlu bir hafta diliyorum..