Son sabahına da son 2 günümü geçirdiğim hastane odasında uyandığım 2016... senin için söyleyeceklerim var:
Bu yıl dertli bir yıl oldu. Özelde Suna Ablamı, Hüseyin Amcamı, Ilgar'ı emanet bırakan Özlem'i bu yıl uğurladık bilmediğimiz diyarlara... hala bazı şarkı ve türküleri dinleyemeyecek kadar güçsüz bazı fotoğraflara uzun süre bakamayacak kadar üzgünüz... toplumsal olarak da farklı değildi. Darbenin soğukluğunda özgürlüğümüzün nasıl bir anda bittiğini hiçbir yerinde olmadığımız filler tepişmesinde nasıl bir anda çimen olabileceğimizi de bu yıl gördük. Bombalar hiçbir yıl olmadığı kadar çok patladı bu yıl senin benim onun ama hep halkın bağrında... her ölende bizden bir şey bulduk, ölen hep biz olduk... sanat, spor, siyaset ve edebiyat dünyasından çok insan gitti bu yıl doğal döngüydü olacaktı ama Tarık Akan çocuklumuzdan, Fidel Castro gençliğimizden bir parçayı da yanında götürdü. Ne güneş zamanında çıktı bu yıl ne kar beklediğimizde yağdı...
Ancak giderken bile elektriksiz, susuz vedalaşan salgın hastalıklarla bizi çaresiz bırakan 2016'ya lanet edilerek mutlu bir 2017'nin geleceğine inanmıyorum. Bu nedenle dilek metnimi değiştiriyorum:
Sevgili 2016... senden yaşayarak ve acıyarak çok şey öğrendik. sen bir sınav senesiydin ve biz zorlansak da hem bireysel hem toplumsal bu sınavları verdik. belki de farkında olmadığımız eksik yanlarımızı acıtarak geliştirdin ve bizi olgunlaştırdın. sana bu farkındalık için teşekkür ederiz. şimdi gidiyorsun ve 2017 seni tüm sınavlardan sonra daha güçlü, daha farkında karşılıyoruz. Hem birey hem toplum olarak daha mutlu, daha "sağlıklı", daha birlikte, daha farkında bir yıl diliyorum...
Çocukların ailelerinin güvenli kolları altında mutlulukla gülümsediği, hiçbir çocuğun ağlamadığı bir yıl olsun...