Ona hamileyken karnımı okşar hep aynı şarkıyı söylerdim: "Bana esmeyi anlat, bana sevmeyi anlat..."
Doğduğun andan itibaren ne çok şey anlattın bana, bize oğlum. Kalbe sığmayacak bir sevgi ile beyne sığmayacak bir kaygının nasıl da beraber büyüdüğünü anlattın ilk başta. Her yeni güne çocuğunu öncekinden daha çok severek başlarken beraberinde kaygılarını da çoğaltıyormuş insan. Evladı olan bir insanın hayata nasıl bambaşka bağlarla bağlandığını anlattın sonra. Ölüm korkusunun anne olduktan sonra acı çekme değil acı çektirme korkusuna dönüştüğünü anlattın. Hoşgörüyü anlattın, empatiyi anlattın sırayla. Çocuğu ağlayan alt komşu için söylenmeyi değil dertlenmeyi anlattın. Doktorun ve Öğretmenin hayati değerini anlattın büyürken. Anneysen, dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk öldüğünde en çok göğsünün sızlayacağını anlattın bilmeden. Anne olunca insanın kendi annesine bambaşka bir gözle bakacağını anlattın sütünü emerken alnındaki boncuk boncuk terlerinle. Çocuk büyütenlerin kendini büyütenlere, ailesine ne kadar çok ihtiyacın olduğunu anlattın kucak kucak gezerken. "İlk"in heyecanını anlattın ilk adımın, ilk sözcüğün, ilk gülümsemenle.
Burada yazamadığım daha neler neler anlattın, öğrettin bize. Biz seni büyütme telaşında anlamazken geçen yılları, sen bizi büyüttün aslında sadece varlığınla...
Benim Güzel Yürekli Oğlum, Rüzgar'ım...
İyiliğin, aydınlığın üzerinden es hayatın boyunca.. İncitme gül yapraklarını, yusufçuk kuşlarını.. Renklerini soldurmadan, kokunu kaybetmeden geçtiğin her yerde güzel izler bırak hayat denen bu yolculukta... Kendin için olduğu kadar benim için de dikkat et sağlığına, senin dizin kanadığında benim yüreğimin kanayacağını unutma. Gülmekten ve güldürmekten vazgeçme.. İçten kucaklaş sevdiklerinle, tokalaşma yabancılara kalsın...Yaşayacağın fırtınalarda yıkılma, yüreğinin rehberini iyilik yaptığın sürece güneş mutlaka ve mutlaka yeniden doğacaktır.
ve unutma...
her zaman ve her koşulda senin yanında olacak ve seni senin deyiminle "uzay kadar" seveceğiz...
İyi ki doğdun, iyi ki bizi seçtin...