Yaşamaktan yazmaya fırsat bulamadığım günlerden geçtim yine iki
keyifli kitap ile buradayım...
Öneri kitapları çok sevdiğimi herkes bilir ancak bu sefer ilginç
bir şey oldu. Yüz yüze tanımadığım Piraye adlı bir dosttan (gerçek adı mı
kullanıcı adı mı bilmiyorum) bir mesaj aldım bir gün.
“..... Merhaba blog
yazılarınızı okuma fırsatı buldum. Babanız için kaleme aldıklarınız çok
güzel, çok içtenlikle yazılmış. Eğer okumadıysanız size naçizane bir kitap önerim olacak, Hasan Ali Toptaş-Kuşlar Yasına Gider. Bu kitap bir baba-oğul
ilişkisini, oğlun babaya olan bağlılığını anlatıyor. Biraz buruk bir hikaye
yalnız, beni çok etkilemişti. Hasan Ali Toptaş, yerel Anadolu dilini çok güzel
ve akıcı kullanmış. Bitirdikten sonra babama önerdim, o da kitabı elinden
düşüremedi 🙂 eğer okumadıysanız tavsiye ederim. Selamlar, sevgiler...”
Güzel isimli Piraye’nin mesajı ve önerisi
beni hem çok mutlu etti hem de heyecanlandırdı. Kitabı bir sonraki siparişte istedim. Adı
çok dokunaklıydı zaten bu ilgimi daha da arttırıyordu. Çok akıcı bir dille de
yazıldığından birkaç günde bitirdim. Hikaye ilk başta çok durağan belki tek
düze gelebilir ancak tıpkı bir çayın demlenmesi gibi okurken değil de bittikten
sonra etkisini gösteriyor sanki. Çok akıcı ve keyifli bir kalemden çıkmış
huzursuz bir hikaye...
Diğer kitabım ise iki şahane özelliğe sahip: arkadaş hediyesi ve
bir çocuk kitabı...
İnsanoğlunun zulmünü, kötülüklerinin “nedensizliğini” çocuk aklı
ve kalbi üzerinden anlatan, kötülere bedelini kitabın sonunda ödeten hüzünlü
bir roman.
Büyüklere yazılmış bir çocuk romanı: Çizgili Pijamalı Çocuk
Çocuklarla ilgili kötülüklerin canımızı yakmanın ötesine geçtiği
son günlerde canilerin de bir zamanlar çocuk olduğunu ve caniyi yaratan
sebeplerin üzerinde düşünecek büyük beyinlere ihtiyacımızı hatırlatarak
hepimize bol okumalı bir hafta dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder